11 Eylül 2014 Perşembe

Soğan Kokan Sevgiler

   


Okula yeni baslayan dünyalarin ailelerine... 
 

         Geçen sene esimle birlikte bir arkadasimizin mezuniyet yemegine davetliydik ve restaurantin konseptinden anladigimiz kadariyla biraz süslü püslü olmamiz gerektigine kanaat getirip, iki dirhem bir çekirdek restaurantin yolunu tuttuk. Restaurant'a vardigimiz da diger davetlilerin hemen hemen birçogu hali hazirda masada oturuyorlardi. Biz de masadaki yerimizi aldiktan sonra tek tek kendimizi tanistirip sohbet etmeye basladik. 


Masada yaklasik yirmi yirmibes kisi kadardik ve türkce konusan sadece dört kisi vardi. Ben ve mezun olan arkadasimin, mezuniyet törenine istirak etmek için Türkiye'den arkadaslari.

Türkiye'den mezuniyet töreni görmeye gelen arkadaslarin hepsi belli ki hem ekonomik olarak hem de sosyal sartlar olarak orta diregin biraz üstündeydiler. Masada Türkçe gören çenem açildi ve arkadaslarla sohbet etmeye basladik. 

''Türkiye'den nereden? Istanbul'dan nereden? Aa öyle mi, benim de bir arkadasim var. O semtte oturuyor...'' gibi çokta gerekli olmayan sorularla aç olan Türkçe'mi doyurmaya çalisiyordum. 

Bazen öyle anlar oluyor ki beynimin ingilizceden su kaynattigini düsünüyorum. Insan ister istemez özlüyor bir yerde. 

Bu arada ''Aç olan Türkçe'' demisken umuyorum ki diger yazim '' Insanin neresi aç ise orasini doyurur.'' basligi altinda olacak. O yaziyi ''Aç din ve milliyetçilik'' olarak yazmayi planliyorum.


Masada, Istanbul'dan gelen bayan arkadaslarla sohbet ederken gecenin sonunda evli olacagini ögrenecegim henüz 2o'li yaslarinda olan arkadas bana;  ''Bir amerikali ile evli olmak nasil bir duygu?'' diye sordu. 

Bilenler bilirler benim esim 3. kusak fransiz asilli bir amerikan vatandasi.

Ben de soruyu soran arkadasa ''Bilmem!'' diye yanit verdim. O da bana '' Nasil yani? Esin amerikali degil mi? diye tekrar sordu.

 ''Amerikali'' dedim ve ekledim; ''Esimle evli olmak çok güzel bir duygu, birlikte hayattan zevk aliyoruz. Geziyoruz, tatile gidiyoruz, beraber yemek yapiyoruz, birbimizi hergün tekrar taniyoruz özellikle ikimiz de ayni dili konusamadigimiz için birbirimizi kesfetme ve çözme sürecimiz çok keyifli geçiyor. Senin soruna gelince; Amerikali ile evli olmak diye birseyin mümkün olabilecegini sanmiyorum. Ben esimle evliyim.'' 

Tabii ben böyle bir cevap verince arkadas ne anlatmak istedigimi anlamamis olacak ki ''Ben amerikali birisi ile evli olmanin nasil birsey oldugunu çok merak ediyorum.'' diye bir ekleme yapti. 

Bu arkadasin hayatinda bir yer de birseyler kesinlikle açti ve bariz bir sekilde orayi doyurmaya çalisiyordu. 

Arkadas hizini alamayip döndü ve esime ayni soruyu sordu. ''How does it feel to be married to with a Turkish man? (Türk bir erkek ile evli olmak nasil bir duygu?)'' 

Esim de, gayet içten bir sekilde gülümseyerek, ''I am so happy with Ahmet. he is little bit jeaouls but it's fine (Ahmet ile mutluyum sadece biraz kiskanç)'' deyip tekrar arkadaslari ile konusmaya daldi. 

Bir müddet dikkat daginikliginin ardindan, Istanbullu arkadas ile konusmaya devam etmeye basladim bu sirada masaya, gayet güzel garnitüre edilmis bir lakerda tabagi geldi. (İri olan, palamut, torik, kofana gibi balıklardan dilimler halinde kesilerek yapılan salamura) 

Tabakta gayet leziz bir lakerda, biraz maydonoz ve yarim olarak kesilmis beyaz kuru sogan vardi.

Ben de sarimsak ve sogan hayrani olan birisi olarak, bir parça lakerdadan aldiktan sonra kütür kütür sogandan yemege basladim.

Sogan'i ilk isirdigim an, karsimda oturan bu arkadasin, yüzünü gözünü yamultarak bana baktigini gördüm.

Bilirsin o bakisi. Hayatinda sogan nedir görmemis, agzi her daim yasemin çiçegi gibi kokuyormus(!) bakisi. 

Sonra masanin diger ucundan bana dogru egilip, kulagima;  ''Bak yeni evliymissiniz, sogan yeme. Evliliginiz biter sonra. Ben çok duyuyorum, sarimsak sogandan dolayi iliskisini bitirmis insanlari. Vallaha bak. Gerçek söylüyorum.'' dedi.   

Tüm samimiyetimle, arkadasin iyi niyetini anlayarak sadece masum bir tavsiyede bulundugunu anlamistim fakat yine de karsi koymadan duramadim. Elbette bir insan, sogandan ya da sarimsaktan rahatsiz olabilir. Ama bu insan sogandan herkesin rahatsiz oldugunu ve dünyanin kendisi gibi döndügünü düsünüyorsa o zaman o düsünce yapisinin üzerinde kafa yorulmasi gerektigini düsünüyorum. 

Ayrica Adana kebabina da haksizlik yapildigi kanaatindeyim. Onun da kimyasi iyice bozulmaya basladi.  :)) 

Arkadas'in tavsiyesi biter bitmez, ben de sandalyeme yaslanip esime seslendim ve dönüp onu öptüm. Esim de yedigim soganin kokusunu aldiktan sonra masada Türkçe anlayanlara dönüp, kirik ve bir o kadar da sevimli türkçesi ile gülerek  ''Benim kocam çok igrenç'' deyip aslinda bir nevi bu arkadasa ders verdi. 

Ben de arkadasa  dönüp ''Bizim birlikteligimiz bir sogan üzerine kurulmaktan ziyade daha önemli kavramlar üzerine kurulu'' dedim. 

Bunu dedikten sonra ister istemez masada gerilimli saatler basladi ve muhabbetin tüm heyecani yok oldu. O dakikadan sonra bu arkadasla aramda tüm gece boyunca aba altinda bir ego savasi basladi. 

Gecenin sonu ise bu arkadasin sarhos olup kendini kaybetmesi ile son buldu. Saniyorum çok erken yasta zorla evlendirilmisti.

Anlasilan o ki arkadasa bagislanan ekonomik özgürlükten ziyade kimse ona düsünce özgürlügü vermemisti. Zihnine ise;  Dünyada, insan-i özelliklere sahip fakat ona ragmen kusursuz bir sekilde yasayan tipki insan gibi baska türlerin varoldugu zehr edilmisti.

Ayni hafta yine bir arkadas ziyaretinde bu sogan meselesi yine karsima çikti. Zaten hiç pesimi birakmiyor. 

Yine ayni sekilde Istanbul'dan New York'a okumaya gelmis bir erkek arkadas bir aksam yemeginde;  ''Salatanin içinde keske biraz sogan olsaydi'' diye yapmis oldugum istekten sonra bana;  '' esin iyi ki sogan yemene birsey demiyor''  dedi. Simdi ayrintilari ile anlatip zamaninizi iyice çalmayayim.

Buna benzer sekilde sizlere, yasadigim yüzlerce örnek verebilirim. Hatta sürekli karsilasiyorum. En sonunda dayanamayip yazma geregi duydum.

Özellikle dogmatik egitim sistemi ile bireylerini yetisiren cografyalardaki sikintilar ''nedense'' hep ayni... Buna dair en güzel örnegi yazinin sonundaki linkte bulabilirsiniz. Özellikle videodaki kadinin neden bir hintli oldugu, cenaze törenine katilanlarinda neden uzakdogulu ya da asyali oldugunu iki defa düsünmenizi tavsiye ederim.  

Her daim dünyanin baska yerlerinde hep kendisinden daha iyisinin var olduguna inanarak yetisen-yetistirilen, büyüyeyen ve varligini kendine dahi hissetiremeyen bireyler yetistirme sanati.

Evde baslayip okula kadar uzanan bu egitim;  bireylerin zihninde, kendisinin bir türlü göremedigi sinirlar çizerek, yasadigi sosyal hayatta mutlulugu yakalasa dahi kendini mutsuz olmaya inandirmis yasam felsefesi kök saliyor.


Hal böyle olunca, insanlar her kurdugu sosyal iliskide özellikle de gönül iliskilerinde kendilerini sürekli baska birisi olmaya zorluyorlar. 

Sonrasi ise felaket. 

Bir türlü yakalanamayan heyecan, samimiyetsizligin hazin sonucu.

Hayata hak ettiginden fazla deger vererek sürekli cevap aramak. 

Melankolik asklar ve asiklar. 

Sevmeyi bir türlü becerememek. 

Sevmek için sürekli bir sebep aramak. 

Sürekli birilerinin senden daha iyi olduguna inanmak. 

Durmadan, yorulmadan, usanmadan, elestirmek. 

Insan olmanin ne oldugunu bilememek. 

Farkindaligin farkina varamamak. 

Sürekli ''veren'' taraf olmayi tercih etmek. Ve bunu karsi bir güç olarak kullanmak. 

Bunlarin hepsi sevgi de sebep arayanlarin ortak noktalarindan birkaçi. 

Sevmek için sebep aramayin. Sadece sevin. 

En verimli sevgi sebepsiz olandir. 

Yukarida bahsettigim ve eminimki birçogunuzun daha önce izlemis oldugu bu videoyu, linki tiklayarak izleyebilirsiniz.      https://www.youtube.com/watch?v=OyYDoMjk6l8 

Ahmet Serdar Eker
New York 
9/11/2014

1 yorum:

  1. Ahmet'cim harika yazmışsın kalemine sağlık. "Hayata hak ettiğinden fazla değer vererek sürekli cevap aramak" belkide yaptığımız en büyük çelişkilerden bir tanesi. 40 yaşında ciddi bir kendini sorgulama meselesine giriyorsun ve sonrasında çok enteresandır ki hayatı daha farklı görmeye ve yaşamaya başlıyorsun. Tekrar eline sağlık kardeşim bu hayata bir kez geldik ve Alisonla mutlu bir şekilde içinizden geldiği gibi yaşayın herkese ve herşeye rağmen. Sevgiler.

    YanıtlaSil